Skip to main content

Posts

Şehidin Müjdesi

  Müjdele şehit anasını Adı yazıldı tarihe Unutmayacak bu vatan oğlunu diye Gururla yürüsün sokakta Eğilecek her baş önünde   Müjdele şehit babasını Zaferi kazıldı evine Ne hayırlı bir evlat ki Dokunmayacak cehennem ateşi Ulaşmayacak kabrin azabı eteklerine   Müjdele şehidin kardeşini Abin kurtardı vatanı diye Temizledi namussuzu bu topraklardan Sahip çıktı atasının emanetine En hayırlısıyla girdi toprağa   Müjdele şehit karısını Bir evlat bıraktı ki bu vatana Gözleri şahin, yüreği yiğit Bir güneş emanet etti bize Her yerde babasının adıyla anılacak Ne şanlı evlat   Ey şehidim kalmasın ardında gözün Emanetin emin ellerde Bir vatana emanet ailen Türk’e
Recent posts

Fani Hayat

Fani hayat Fakat pek bayat Neşeler eskimiş fotoğraflarda Aşklar eskimiş anılarda kalmış Zaman intikamını almış Gecenin zihinleri kemirdiği demlerde Hatrıma sen uğradığın saatlerde Bir çocuk ölmüş Temiz ve saf Ufuk çizgisi daralmış Yüreğim sarhoş olmuş, seni içtikçe Görmemenin acizliği uğramış sonra Gizemin özü akmış damarlarında O gece ruhlar bedeni terk etmiş Sevginin dünyayı terk ettiği gibi

Ölümün Nöbeti

   İntihar eden düşler sokağında Hüznün kollarında Izdırabın peşinden gidiyorsun Göz yaşlarını bırakıyor bulutlar üzerine Leşlerin kokusu siniyor üstüme Korkumu takip eden çığlıklar yırtıyor boğazımı Sonbaharda dökülen yapraklar misaliyim şimdi Hüzün başucumda Ölüm köşede nöbet bekliyor Umutları kesme vakti hayattan Yalnızlığı evlat edinip Hatırlanmayı bekleme vakti                                                             

Kadehten Mezara

Zamansız gelen hissiyatların doldurduğu kadehlerde boğuluyor hayallerim Gelemeyenlerin yoluna dizilmiş kediler Yalnızlığımın eşliğinde dikilmiş bekliyorum Elimde bir bardak su Gelenin gidişine hazır Bilinmeyenleri seziyorum Susuzluk, sensizlik, en çok da bensizlik içinde Aydınlıklarda karanlığa dalıyorum Gözlerim boş duvarlara aşık Bomboş ya da haddinden fazla dolu bakışlarla Duyuyorum çığlıklarımı Kimseye ulaşmayan, ulaşamayan Otobüsün kalkmadığı duraklarda Başımı göğe kaldırmaya mecalsiz Kaldırım taşlarını ezberliyorum Olur da çizgilere basarsam rüyalarımda Eleniyorum Elem ıslatıyor ellerimi Lavaboda birikmiş bulaşıklar Sepette kirli çamaşırlar Kapının önünde ayakkabılar Cenaze evi gibi şimdi buralar Öyle kalabalık ama lüzumsuz Hatrıma düşer ölülerin gülüşleri Toprak kokusu sararken bedenimi Bit demet ölü papatyayla Başında sıramı beklercesine Sessizce izliyorum Hayatıma izinsiz girenleri Çıkamayanları Beni benden alanları

Sığamayanlara

Önü alınamaz bir boşluk Bu boşluğu katran misali dolduran sözlerin Acınası bir yanlışlığı yalnızlıkla düzeltme arzusu Hep bundan bir yerlere sığınma çabası Notalara, çizgilere, dizelere Hatta bu dünyaya sığamayışım Yazdıkça susayışım hep bundan Simsiyah yapışkan bir sıvıyla, senle Yanlışlarımı düzeltiyorum sanışım Ulaşır mı sessizliğim gözlerine bilmiyorum Doğru gemide yanlış limanlara yelken açıyorum Önce kahrediyorum, sonra azlediyorum bu ruhu Ağırların arasında kör kalıyorum Ben i-şimdi nasıl sığdırayım çaresizliğimi Şiir dediğimiz bu kelime yığınına İçimdeki yığını toparlayamamışken hem de Hem de ben bile bana sığmıyor, dolup taşıyorken Bu yalnızlığa hasret kimsesiz kollar Bu sessizliğe hasret titremeler Bu duyulmayan yakarışlar Denedim… çöllerde açmayı Hatta kutupta bir kaktüs olmayı Ama işte unuttum inanmayı Kendime, sana ama en çok şiirlere Gelmeyişlerini, gelemeyişlerine sığdırdım Yalanlarını doğrularınla sakladım Nerede görse

39. Baharım

Bu gece sanırım gözkapaklarımın arasına sızdı cümleler Dizelerde boğuldum Bir ağırlık çöktü ki yüreğime Şiirden mi senden mi bilemiyorum Hüzünlü ritimlerin kollarına teslim ettim ruhumu Neşeli kelimelerin ardına sığınmış küçük kızı Nefes almak kadar zaruri oldu yazmak Ya da bilemiyorum yazdığını sanmak Gözyüzünden düşen bir parça bulut Zihnimin kıvrımlarına dağıldı Belki ondan bu odamın dağınıklığı bilemiyorum Denizin fersahlarından bu çığlık Yardım için bir çağrı mı anlayamıyorum 39. baharım sanırım gözlerime dokunduğunda tenin Sonraki baharlarımı sayamıyorum Zaman evvela yerinde sayıyor Sonra bir maraton ki kalbimin ritmi yetişemiyor Pek de arzusu yok sanki Uygun adım yürümeye hayat yolunda Bazen ayağımı yere sürüye sürüye Bazen seke seke arşınlıyorum Senden sonra bi ahenk sardı ki çevremi İnan ki anlamıyorum Bir ma'at olma hayaliyle belki Yıldızları dizip toprağa Terazimde tartıyorum Bi yan hep ağır basıyor Adaleti bulamıyorum Bir tarafım hep seni kayırıyor Elimdeki kılıcı

Hapishaneye Aşık

Gecenin bitmesine saatler kala Ruhum camın kenarından seyrederken ruhunu Birden karanlığa gömüldü her yer Seni ilk o zaman gördüm Sözlerinin ahengini tenimde ilk o zaman hissettim Ellerindi çizen yolumu Ve nefesindi hazırlayan sonumu Camın ardında beklerken kayıp ruhlar Ve biz kaybolmuşken birbirimizde Bir ampül parladı aniden Uyanıkken görülen bir rüya gibi Gardını indirmiş bir nöbetçinin tedirginliğiyle bakan gözlerin Savaşta bir saniye de olsa durup etrafı seyredişinde yatan çaresizliğin Ve bir de kenara atılmış benliğinin parçaları ilk defa o zaman çıktı gün yüzüne Ve o an bayım tek kişilik hayatımın son günü oldu İnanmadığım bir tanrının tokadını yemişçesine savruldum Şeytanın avucunda bir kelebek misali hapsoldum Bendeki de delilik ya bu hapishaneye aşık oldum ...